GEBELİK DÖNEMİNDE BESLENME
Gebelik dönemi anne sağlığı yanında fetüsün ileriki dönemde sağlığı için önemli bir belirleyici olması açısından kritik bir yaşam sürecidir. Bu dönemde artan enerji ve besin öğesi gereksinmelerinin karşılanarak yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması, anne ve bebek sağlığının korunması ve kronik hastalıkların önlenmesi açısından önemlidir. Gebelik süresince yetersiz ve dengesiz beslenmeye maruz kalma hem anne hem de bebek açısından erken doğum ve düşük doğum ağırlığı, gelişimsel bozukluklar, preeklampsi ve gestasyonel diyabet gibi hastalık riskleri ile ilişkilidir. Anne ve bebek sağlığı için, gebelik öncesinden başlayarak, gebelik ve gebelik sonrası dönemlerde enerji ve besin öğeleri gereksinmelerinin karşılanması büyük bir önem taşımaktadır.
Gebelik öncesi vücut ağırlığı ve gebelikte ağırlık kazanımı önemlidir. Gebelikte obezite, gestasyonel diyabet, hipertansiyon, preeklampsi, sezaryen doğum, erken doğum, doğum sonrası kanamalar, makrozomi (>4500 g), doğumsal defektler ve yeni doğan hipoglisemisi gelişimi için risk etmenidir. Anne ve bebeğin sağlığı açısından en uygun olanı, annenin gebeliğe normal bir ağırlıkta ve yeterli beslenme durumu ile başlaması ve gebelik süresince önerilenin altında veya üzerinde ağırlık artışının önlenmesidir.
Türkiye’de gebelik öncesi beden kütle indeksi (BKİ)’nin ortalama 26,7 kg/m² olduğu, diğer bir deyişle kadınların büyük çoğunluğunun gebeliğe fazla kilolu olarak başladıkları görülmektedir. Bu ağırlık artışı sağlıksız besinlerin tüketimi ile değil, besin değeri yüksek süt ve süt ürünleri, kırmızı et ve beyaz etler (balık, tavuk, hindi, vb.) yumurta, kuru baklagiller, yağlı tohumlar ve sebze-meyvelerin tüketimi ile sağlanmalıdır. Bu besin gruplarının tüketimi ile yalnızca enerji değil, gereksinimi artan diğer vitamin ve minerallerin de yeterli alımı mümkün olacaktır.
ENERJİ VE BESİN ÖGELERİ GEREKSİNMELERİNE YÖNELİK GENEL ÖNERİLER
Gebelik dönemindeki diyetin bileşimi ve kalitesi anne ve bebek sağlığı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu dönemde artan gereksinmeleri karşılayacak düzeyde enerji ve besin öğelerini sağlayan iyi dengelenmiş ve besin çeşitliliği sağlanmış bir diyet bebeğin büyüme gelişmesi ve sağlıklı bir gebelik için elzemdir.
Enerji gereksinmesi: Gebelik döneminde enerji gereksinimleri yaş, gebelik öncesi vücut ağırlığı ve beslenme durumu, fiziksel aktivite ve eşlik eden hastalıklara bağlı olarak değişmekle birlikte enerji ve besin öğeleri (protein, vitamin ve mineraller) gereksinimleri artmaktadır.
Karbonhidrat gereksinmesi: Diyetin temel enerji kaynağı karbonhidratlardır. Gebelik döneminde diyetle günlük karbonhidrat alım miktarının 175–210 g olması veya enerjinin %45-60’ı karbonhidratlardan gelecek şekilde ayarlanması önemlidir. Bu dönemde diyetteki karbonhidratların miktarı kadar karbonhidratların türü (tam tahıllar, tam buğday ekmeği, bulgur, kuru baklagiller, sebze ve meyveler vb.) de önem kazanmaktadır. Ayrıca posanın (çözünür ve çözünmez posa) yeterli miktarda alımı bu süreçlerde hormonal değişiklikler ve fiziksel aktivitenin azalması ile birlikte görülen konstipasyonun önlenmesi ve normal barsak sağlığı için önemlidir.
Protein gereksinmesi: Günlük alınması önerilen (RDA) protein miktarı ortalama 70 g veya enerjinin %12-20’si kadardır. Bu miktar gebe olmayan kadınların protein gereksinmesinden 25g daha fazladır. Bu dönemlerde günlük protein alımı 70 gramın altına düşmemeli ve bu miktarın en az %50’sinin hayvansal kaynaklı proteinlerden (yumurta, et, tavuk, balık süt ürünleri, vb.) gelmesine dikkat edilmelidir.
Yağ gereksinmesi: Gebelik döneminde, artan enerji ve elzem yağ asitleri gereksinimini karşılamada yetersiz kalabileceği için düşük yağlı diyetler kullanılmamalıdır. Gebelik döneminde n–3 yağ asitlerinin alım düzeylerinin artırılmasında en etkin yol diyetle balık tüketiminin artırılmasıdır. Beyin ve sinir sistemi gelişiminde önemli rolü olan omega 3 yağ asitlerinin diyetteki temel kaynağı deniz ürünleridir. Bu nedenle gebelik döneminde özellikle balık tüketimi önemlidir. Bazı balıklar yüksek civa içeriğine sahip olabilmekte olup, yüksek miktarda civaya maruz kalma bebeğin beyin ve sinir sistemi için zararlı olabilmektedir. Civa maruziyetini en aza indirmek için yüzeyde yaşayan ve civa maruziyeti daha düşük olan hamsi, istavrit, palamut, uskumru, levrek, alabalık, ton balığı ve çiftlik somonu tercih edilmeli, derinlerde yaşayan ve civa içeriği daha yüksek olabilecek midye gibi kabuklu deniz ürünleri, kalkan ve kılıç balığı gibi balıklar tercih edilmemelidir. Ayrıca bakteriyel hastalık riski nedeniyle çiğ balık tüketiminden kaçınılmalıdır. Bu dönemlerde haftada 300–400 gram balık tüketilmeli, kızartma yerine fırında, buğulama ya da ızgara tercih edilmeli ve yanında bol salata, çorba ve tam tahıllı ekmek ile dengeli bir öğün oluşturulmalıdır.
Gebelik döneminde vitamin ve mineral yetersizlikleri anne ve bebek sağlığında olumsuz sonuçlara neden olabilmektedir. Bu süreçlerde özel olarak gereksinmeleri artan ve diyet kalitesine göre alımları farklılık gösteren folik asit, demir, kalsiyum, magnezyum, D vitamini ve A vitamini gibi mikro besin öğelerinin yetersizlikleri önemli sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Diyet kalitesindeki farklılıklara bağlı olarak artan fizyolojik gereksinmelerin karşılanabilmesi için çoğu zaman besin desteklerinin kullanılması gerekmektedir. Çünkü birçok besin öğesinin yetersizliğinin nedeni diyetin kalitesidir. Örneğin protein kalitesi düşük bir diyetle (et ve/veya süt tüketmeyenler) beslenen kadınlar gebelik döneminde mikro besin öğesi yetersizliği açısından yüksek risk altındadır.
Folik asit: Gebelik döneminde folik asit gereksinimi artmaktadır. Folik asitin özellikle gebelik öncesinde ve gebeliğin ilk 3 ayında yeterli miktarda alınması önemli bir sağlık sorunu olan nöral tüp defektinin önlenmesinde önemlidir. Bunun yanı sıra yetersiz folik asit alımı düşük, preeklampsi, anne karnında gelişim geriliği gibi birçok komplikasyonla ilişkilidir. Folat kaynağı olan koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve meyvelerin yeterli miktarlarda tüketimi sağlanmalıdır.
D vitamini: Gebelikte artan D vitamini gereksiniminin karşılanamaması preeklampsi, gestasyonel diyabet, prematüre doğum, gestasyon yaşına göre küçük doğum, fetal iskelet oluşumunda bozukluk ve azalmış kemik kütlesi gibi anne ve bebekle ilişkili olumsuz sonuçlar ile ilişkilendirilmektedir. D vitaminin temel kaynağı güneş ışınlarıdır.
Demir: Gebelik döneminde artan kan hacmi ve fetüsün ihtiyaçları ile demir gereksinimi artmaktadır. Anemi (kansızlık) gebelik döneminde sıklıkla karşılaşılan bir sağlık sorunudur. Gebelikte demir yetersizliğine bağlı anemi prematüre doğum, düşük doğum ağırlığı, annede yetersiz ağırlık kazanımı, anne ve bebek ölümleri ile ilişkilidir. Emilimi daha kolay olan kırmızı et gibi besinlerin tüketimi tercih edilmelidir. Hem olmayan demir kaynaklarından (yumurta, kümes hayvanları, kuru baklagiller, kuru meyveler, pekmez vb.) alınan demirin emiliminin artırılması için ise C vitamini kaynakları ile (taze sebze ve meyveler) tüketilmesi önerilmektedir. Bunun yanı sıra demir emilimini engelleyen çay-kahve ve içeceklerin yemeklerle birlikte tüketiminden kaçınılmalı ve yemeklerden en az yarım saat sonrasında tüketilmesi önerilmelidir.
Kalsiyum: Gebelikte annenin kalsiyum dengesinin sağlanması, fetüsün iskelet sisteminin gelişimi açısından kalsiyum gereksinmesinin karşılanması önemlidir. Gebe kadınlarda kalsiyum alımının yetersiz olması diş çürüklerine ve ilerleyen dönemde osteoporoza (kemik erimesi) neden olmaktadır. Kalsiyumun diyette temel kaynağı süt ve süt ürünleridir. Ülkemizde TBSA 2017 verilerine göre gebe kadınlarda süt ve süt ürünleri tüketim sıklığının önerilerin altında olduğu görülmektedir. Gebe kadınların süt ve süt ürünleri tüketimi artırılmalıdır. Diyetle önerilen günlük kalsiyum alım düzeyi yetişkin gebe kadınlarda günlük 1000 mg’dır.
İyot: İyot gebe kadınlarda gereksinimi artan diğer bir besin öğesidir. Gebelerde ağır iyot yetersizliği bebekte mental gerilik riskini artırır, beyin gelişimini olumsuz etkiler ve hem annede hem de bebekte guatr ve hipotroidi riskini artırır. Ülkemizde iyot yetersizliğinin önlenmesi amacıyla 1998 yılından itibaren sofra tuzunun iyotlanması zorunludur. Bu nedenle iyotlu tuz kullanımı tercih edilmelidir. Tuz alımının kısıtlanması gereken hipertansiyon, preeklampsi gibi durumlarda günlük iyot gereksiniminin karşılandığından emin olunmalıdır.
Sıvı: Gebelik döneminde annenin dokularında artış, fetüsün gereksinimleri ve anne sütü salgılanması gibi etmenler sıvı gereksinmesini artırmaktadır. Sıvı gereksiniminin karşılanmasında sıvı kaynağının doğru tercih edilmesi önemlidir. Şeker içeriği yüksek olan şerbet, meyve suları gibi içeceklerin yerine başta su olmak üzere besin içeriği zengin süt, ayran, kefir, taze meyve suları gibi içecekler tercih edilmelidir. Gebe kadınlarda normal sıvı gereksinmesine ek olarak 750–1000 mL (3–4 bardak) sıvı alımı sağlanmalıdır. Kafein içeren çay-kahve gibi içeceklerin tüketimi sınırlandırılmalı ve kafein alımı günlük 200 mg’ı (4–5 bardak çay veya fincan kahve) aşmamalıdır.
“LÜTFEN DİKKAT! Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.”
20 haftalık gebeyken başladım Beyza Gül hanımdan danışmanlık almaya. Başlangıç kilom 64,5. Şu anda 32 haftalık gebeyim güncel kilom 67,7. Gebeliğimin 24. Haftasında gebelik şekeri tanısı aldım süreci o kadar güzel yönetti ki tüm korkularıma rağmen sadece diyetle gebelik şekerimi kontrol altına aldık insülin tedavisine gerek kalmadı. Verdiği beslenme programlarında asla açlık hissetmedim. Sürekli iletişim halinde olmamız kendimi güvende hissettiriyor. Canımın istediği besinleri gebelik şekerine rağmen yememi sağlıyor. Beslenme programını hazırlarken bana ve bebeğe faydalı olan besinleri ön planda tutuyor. Sayesinde sağlıklı beslenmeyi öğrendim. Gerek iletişimde gerekse danışanı kontrol etmekte çok iyi. Kendisiyle konuşurken bunu hissediyorsunuz. işinde çok başarılı. iyi ki hayatıma girdi. Gebelik sürecimi böyle işinde profesyonel biriyle geçirdiğim için çok şanslıyım aynı zamanda çok mutluyum. İyi ki var